Geçen hafta otomotiv markalarının yönetim düzeyinde yaptığı değişikliklerden söz etmiştim. Neredeyse sektörün yarısında üst düzey değişiklikleri yaşanmıştı. Bu da 2018 yılının ne kadar zorlu geçeceğinin bir işaretiydi. Bu hafta da 2018 yılında iletişimin öneminden ve PR adı verilen Basınla İlişkiler üzerinde durmak istiyorum. 2018 yılı iletişim açısından da büyük bir rekabete sahne olacağı kesin. Her alanda yaşanan rekabet “haber olma” ve gazete sayfalarına yansıma açısından da büyük önem taşıyacak. Yıla iletişim anlamında ilk büyük değişikliği yaparak başlayan marka Borusan Otomotiv oldu. 25 yıldır Borusan Otomotiv’de çalışan Fatma Tüker Mart ayı itibariyle görevi aynı kurumda çalışan Aslı Kayadeniz’e bırakacak. 25 yılın büyük bir bölümünü aynı pozisyonda geçiren Tüker, son yıllarda ne yazık ki görev ve sorumluluklarını istismar edercesine keyfi tercihler yapıyor ve kurumu kendi şahsi duygularına alet ediyordu. En basit ve gözle görülür örnek ise; her lansman kadrosunu onun gönlünü hoş tutan gençlerle “yayın özelliklerine bakmadan” adaletsizce dağıtmasında görülüyordu.  Onlarca yayın yöneticisinin bu konudaki şikayet ve serzenişleri ise fayda etmiyordu. Çünkü camiyi çalan kılıfı hazırlıyordu! Neyse şimdi yeni yöneticiyle daha adil, dürüst ve mantıklı seçimlerin yapılacağını tahmin ediyorum. Kayadeniz’e yeni görevinde başarılar diliyorum…

Yıllık değerlendirmeler iletişimin aynası mı?

Markalar yıllardır sene başlarında “değerlendirme toplantıları” düzenler. Bu yıl geçtiğimiz yıllara oranla bu toplantılar çok azaldı. Önce Nissan yaptı ilk toplantıyı. Ben gidemedim ama basın toplantısı çok aşırı bir kalabalık gazeteci topluluğu tarafından takip edilmiş. İkinci toplantı ise bu yıla tarihinde ilk kez bir Türk Genel Müdürle başlayan Peugeot’dan geldi. Yıllardır Nissan’da basınla mesafeli, samimi ve saygın bir iletişim olan Peugeot Genel Müdürü İbrahim Anaç’ın ilk genel müdür performansını görmek için ben özellikle gittim. 2 aşamalı yapılan toplantıya 1-2 “günlük gazeteci”nin katılması, diğer günlük gazetecilerinin katılmaması dikkat çekiciydi. Bu sonucun nedeni,  basın toplantısından birkaç hafta önce bir büyük gazeteye verilen “özel genel müdür röportajı” olabilir mi acaba? İletişimcilerin bu dengelere dikkat etmesi gerekmez mi? Bugün günlük gazetelerdeki yansımalara bakıp değerlendireceklerdir şüphesiz. İletişimciler; ya bir yerde “özel haber” olmayı, ya da her yerde “genel haber” olmayı değerlendireceklerdir. Özel haber uğruna geneli küstürmek de işin riskli yanı… Kimi marka yöneticileri bu seçim tercihini iletişim stratejisi olarak görüyor. Sonuçta tercih meselesi. Yıl sonunda iletişimin ya da iletişimsizliğin satış, itibar, marka bilinirliliği gibi konularda markaya ne kattığı veya katmadığına bakılıyor. 2018 yılı iletişimin çok daha önem taşıdığı bir yıl olacağı kesin…