A.Ç: Hafta sonu Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hafta için faizlerin düşeceği sinyalini verdi. Bu düşüş bu kez otomotivi direkt etkiler mi? Malum son 4 aya girdik. Konuyla ilgili ne düşünüyorsun. Beklenti oluşur ve olası satışlar da olumsuz etkilenir mi?
 
U.S: Piyasada faizler düşerse otomobil pazarı canlanır şeklinde bir düşünce hakim. Evet faizlerle otomobil satışları arasında bir bağlantı var. Ama her zaman çalışıyor mu? Emin değilim. Faizlerin yüksek olduğu dönemlerde otomobil satıldığını gördük. Bu yüzden düşük faiz tek başına otomobil satışlarını artıracak bir faktör değil.
Bugün bankaların kredi verme iştahı yok. Her başvuruya olumlu yanıt vermiyorlar. Ayrıca tüketicilerin satın alma gücü zayıfladı. Unutmayalım Türkiye’de otomobil gayrimenkulden sonra ikinci en yüksek yatırım. Bu yüzden geleceğe güvenip otomobil satın almak kolay bir karar değil. 
 
 
Yöneticiler konusundaki iddialarına katılmıyorum
 
 
A.Ç: Geçen hafta sana Türkiye’deki genel md ve üst düzey yöneticilerinin genel profilini sormuştum. Sen de yöneticilerimizin kriz tecrübesi oluğunu ve kendi göbeğini kesebilecek donanıma sahip olduğunu söylemiştin. Ben de pzt günü Yeni Birlik Gazetesi’ndeki köşemde yöneticilerimizin her şeyi devletten, tüketiciden ve kendi marka patronlarından beklediğini yazmış ve bir çoğunun yeterli olmadıklarını iddia etmiştim. Pzt günü bu yazıyla ilgili  beni arayanlar arasında ismini vermeyeyim ama “çok içlerinden biri ” beni arayıp “yıllardır söylediğim, düşündüğüm şeyleri yazmışsın. Seni tebrik ediyorum. Bir çok genel müdür yan gelir yatar ve her şeyi başkalarından bekler” diye duygularını dile getirdi. Bu bakış açısı ile bir kez daha soruyorum; “hala bizim otomotiv sektöründeki yöneticilerin yeterli olduklarına inanıyor musun? 
 
U.S: “Ahmet, yöneticilerin yetersiz konusundaki iddiana katılmıyorum. Açıkçası değerlendirmelerin objektif olmaktan uzak buluyorum. Ama otomotiv sektöründe çalışan tüm yöneticiler başarılı demek mümkün değil. Tabii ki aralarında yaptığı işin farkında olmayanlar da var. Ancak bunu değerlendirip not vermek bizim işimiz değil. Sonuçta onların da tepesinde bir patron var. Patron kimin başarılı kimin başarısız olduğunu görür. Cezayı keser.
 
 
Fuarı iki elin parmaklarını geçmeyen gazeteci izleyecek
 
A.Ç : “Geçtiğimiz haftalarda gideceğini söylemiştin Frankfurt otomobil fuarına gidiyorsun,. Bu sene neredeyse Almanların dışında neredeyse katılan yok gibi. Türkiye’den de doğal olarak sınırlı sayıda gazeteci davetli bu sene. Bu durumu neye bağlıyorsun, fuarların esprisi gerçekten bitti mi? Biz Türkler bu fuarlara “hacca gitmek” gözüyle bakardık.   Şimdi Türkiye’den toplam 10 gazeteci neredeyse gidiyor koskoca fuara. Ne düşünüyorsun?
 
U.S: “Fuara aralarında devlerin de olduğu 22 marka katılmıyor. Son birkaç yıldır otomobil fuarları kan kaybediyor. Bunun en önemli nedeni fuar katılım maliyetlerinin yüksek olması. Birçok marka bu yüzden fuara harcayacağı parayı farklı pazarlama faaliyetlerinde kullanıyor. Fuara katılmak yerine test sürüşleri gibi aktiviteler düzenliyor.
Geçmişte fuarlar tüketicilerle otomotiv firmalarının en önemli buluşma noktalarıydı. Dijital teknolojiyle birlikte fuarlar önemini yitirmeye başladı. Artık yeni modelleri görmek için fuarları beklemeye gerek yok. Tüketiciler sosyal medya sayesinde otomobilleri yakından tanıyabiliyor. Frankfurt Fuar’ına davetli ya da kendi olanaklarıyla giden gazeteci sayısını bilmiyorum. Ama söylediğin doğruysa bu sayı çok az. Bir taraftan Türk otomotiv sektörünün büyüklüğünden, dünyadaki yerinden, pazar potansiyelinden söz ediyoruz. Diğer taraftan otomobil dünyasındaki gelişmelerin sahne alacağı Frankfurt Otomobil Fuarı’nı iki elin parmaklarını geçmeyen gazeteci izleyecek. Otomotiv üreticisi olmayan küçük ülkelerin gazetecilerinin bile fuarlarda tam kadro yer aldığını biliyorum.
  
Yurtdışında da davet var
 
A.Ç:  “Çok eskiden senin çalıştığın gazete adına fuara gittiğini anımsıyorum. Bizde genel kural gazetecileri markalar davet eder. O marka adına fuara giden gazeteciler de ağırlıklı olarak davet edildikleri markanın haberlerini yaparlardı. Sayılar azalsa da Türkiye’deki genel kural bu hale geldi. Otomobil gazetecilerinin fuara gitmesi için davet edilmesi gerekiyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun? Yurtdışında da işleyiş böyle mi, yoksa bu bize özgü bir durum mu?
 
U.S : İyi hatırlamışsın. Bir dönem çalıştığım gazetenin yönetimiyle birlikte aldığımız bir kararla, fuarlara kendi olanaklarımızla katılmaya başladık. Bir süre firmalardan gelen davetleri kabul etmedik. Yabancı ülkelerdeki otomotiv gazetecileri de fuarlara markaların davetlisi olarak gidiyorlar. Yani bu durum bize özgü değil.
 

Tüketici fiyatlar iyice düşsün diye bekliyor

A.Ç: Eylül ayını nasıl değerlendiriyorsun? Bu arada son 3 ayda 20’nin üzerinde yeni araç gelecek Türkiye pazarına. Sence yılsonu satış beklentilerinde satış oranlarında artış olur mu? Geçen yıla oranla altında mı kalır yoksa her şeye rağmen aynı seviye yakalanır mı? 
 
U.S: “Ağustos ayı satışlarının beklentilerin üzerinde çıkması, eylülde olumlu bir beklenti yarattı. Ben yılın kalan aylarında pazarda bir canlılık bekliyorum. Bu canlılıkta yeni satışa sunulacak modellerin ve firmaların yılsonu kampanyalarının etkisi olacak. Faizlerdeki düşüş ise otomotivcilere adeta pasta üzerindeki çilek olur. Bu yıl ilginç bir aralık yaşayabiliriz. Birçok tüketici, ÖTV teşviği gelir, faiz iner, markalar elinde kalan stokları satmak için fiyatı düşürür gibi beklentilerle alıma geçmiyor. Bu yüzden aralık ayını bekleyenlerin sayısı az değil. Ayrıca yıl sonunda hurda teşviğinin sona erecek olması da satışlara yansır.”