Geçtiğimiz haftalarda bu köşede dövizdeki anormal yükselişle birlikte otomotiv sektörünün ne kadar kötü etkilendiğini kaleme almıştım. Devletin ne yapıp edip otomotiv sektörü için “yardım simidi” atması gerektiğini savunmuştum. Tıpkı inşaat sektörüne yaptığı gibi… Halen daha aynı iddiada bulunuyorum. Devletin ÖTV’den başlamak üzere mutlaka yardım elini otomotive de uzatması gerekiyor. İşte Ağustos ayı satış rakamlarını manşet haberimizde tüm ayrıntılarıyla haber yaptık. Tarihi ve acı bir düşüş yaşanıyor. Son üç ayı kimse kestiremiyor. Kısacası ekonomimizin en önemli sektörlerinin başında gelen otomotiv “üvey evlat” muamelesi görüp “günah keçisi” gibi kendi kaderine teslim edilmemeli… Sektör hiç olmadığı kadar krizde ama bu halde bile “dik durmaya”, “krizi fırsata çevirmeye” gayet eden, iyi niyetli ve pozitif enerji yayan markalar ve yöneticileri de yok değil… Bilindiği gibi bu kriz anlarında önce reklamlardan, özellikle de dergi, gazete reklamlarımndan vazgeçilir. Hemen frene basılır ve “durun bekleyelim” denir. Tüm strateji varsa yoksa “satış” üzerine kurulur. İmaj, sosyal sorumluluk ve itibar için hiçbir ayrı çalışma yapılmaz… Oysa bu gibi kriz ortamında daha görünür olan marka her zaman uzun vadede fayda sağlamıştır… Bu krizde benim gözlemlediğim birçok marka “direniş” gösteriyor. Bütçeler daralsa da; daha uygun projelerde olmaya gayret gösteriyorlar. Şimdi bu çalışmalardan aklımda kalan markaları yazmak istiyorum. Krizden sonra her şeye rağmen “yola devam” diyen Opel Türkiye yöneticilerinin pozitif yaklaşımları çok önemli. Ardından Honda Türkiye geliyor, onlar da satışlarını sürpriz bir şekilde arttırmaya devam ediyorlar…… Skoda Türkiye’de de her şeye rağmen olumlu yaklaşımları görmek mümkün… Keza Toyota Türkiye de “satış önemli ama imaj da korunmalı” düşüncesinde olan markalardan… Bu aşamada Türkiye’de üretim yapan markalardan Renault, FIAT ve Hyundai’nin “daha atak” olması beklenirken biraz içe dönük kalmaları dikkat çekiyor. Mercedes Benz Türkiye hem binek, hem de ticari kısmında kısıtlı ama “devam” diyen zihniyetten… Nissan Türkiye yöneticileri de her ortamda olumlu ama temkinli yaklaşım içinde olan markaların öncüsü bence… Bu zihniyete yaklaşan bir marka da Volvo… Volvo Türkiye yöneticileri de kapılarını tam kapatmadan mantıklı ve makul önerileri, çalışmalara açık yönetici profili çiziyolar. Peugeot da yeni Türk Genel Müdürü İbrahim Anaç’la geçmişe oranla daha aktif, daha olumlu işler yapmaya başladı. Bu hareketlilik satışlara da yansıyor, imaja da…

Gelelim, bu ortamda “kaçacak delik arayan” markalara. Liste uzun aklıma gelenleri sıralıyorum: BMW, Kia, VW, Audi, Seat, Citroen, Subaru, MINI, Land Rover, Mitsubishi, Isuzu… Bunlar krizin yaşanmaya başlandığı ilk gün kapılarını telefonlarını kapatan marka yöneticileri. Geçen hafta da yazmıştım, Kia yöneticileri bu ortamda ilk fırsatta “lansman erteleyen” tek marka olma başarısını! gösterdiler ve tarihe geçtiler…  Ford için ayrı bir parantez açmalıyım. Ford pazarlama ekibi “birşeyler yapmaya çalışsa” da nedense içerideki “atıl ortamdan” kendilerini gösteremiyorlar. Bence bu anlamda “kurumsal iletişim departmanı”nın kurbanı oluyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, kurumsal iletişimin “intikamcı” ve artık yorgun olan iletişim refleksleri yüzünden işleri parlamıyor. Kurumsal iletişim hala çağdışı ambargocu kafa zihniyeti ile kendileri aleyhinde eleştiri yapanları lansman ve basın toplantısı davetlerine çağırmayarak sözde “cezalandırmaya” çalışıyorlar. Bu konuda nedense üst düzey yöneticileri de kayıtsız kalınca “astığım astık” mantığı ile intikam almaya devam ediyorlar. Çok basit ve tanık olduğum güncel bir örnek vereceğim. Geçen hafta sonu Alaçatı’da Big Fish Etkinliği’ndeydim. Columbia’nın sponsorluğunda yapılan büyük balık yakalama yarışmasının en büyük ikinci sponsoru Ford olmuş… Alaçatı Port alanına bir araç koymuşlar, başında da bir iki de genç görevli… Bunun dışında kurumsal iletişimden, markadan kimse gelmemiş. Onca sponsorluk onca masraf çöp olmuş! Ben bu etkinlikte Ford’un sponsorluğunu burada yazmasam kimsenin bu işten haberi dahi olmayacak. İletişim durumunu siz anlayın artık… Bu ortamda böyle bir etkinliğie girmişsin, sponsor olmuşsun bu kadar sahipsiz bırakılır mı? Bırakılıyormuş işte… Ama yine de ben bu ortamda genel ifade ile “bir şeyler yapmaya çalışan” markalar yöneticilerini gönülden kutluyorum… 

İşte Alaçatı’daki Big Fish etkinliğine sponsor olan Ford standının hali…