OTODERGİ : “Renault, global oyuncu olma yolunda ilerliyor. Her otomobilde bulunan büyük logoların global oyuncu olmayla alakalı bir mesajı veya ilgisi var mı?”

ACKER: “Öncekinden çok daha büyük bir logoyu öne koymamızın iki tane sebebi var: Birincisi sembolik bir gösterge olması. Kendine güveni ve ben buradayım demeyi ifade ediyor. Çünkü daha önce logo, kaputa gömülmüştü ve görünmüyordu. Otomobili gördüğünüz zaman hangi marka olduğunu anlayamıyordunuz. Diğer sebep ise, söylediğiniz gibi global bir oyuncu oluyorsanız eğer çok küçük Pazar payına sahip pazarlarda da yer alma zorunluluğunuz var. Ve görünür olabilmeniz için pazarlarda en az dört- beş civarı bir Pazar payına sahip olmanız gerekiyor. Örneğin, bu söylediğim pazar payının altında olan Hindistan, Çin gibi çok büyük pazarlarda görünürlüğünüzü kaybedebiliyorsunuz, bunu logoyla sağlayabiliyorsunuz.”

OTODERGİ: “Megane’de çok büyük değişiklikler oluyor, kasada değişiklikler oluyor. Ufak sınıfa baktığımızda Golf’te çok fazla radikal değişiklikler olmuyor, aynı şekilde devam ediyor. Neden bu kadar çok değişiklik yapılıyor?”

ACKER : “Bunun da iki sebebi var; ilki beş yıl önce Renault’a geldiğim zaman yönetim bana yeni bir sayfa açmamı söyledi. Çünkü o dönemde marka imajı yavaş yavaş düşmeye başlıyordu ve bu da fark ediliyordu. Bu sübjektif bir varsayımdır, gözlemdir benim için… Sonrasında ekiple birlikte bir toplantı yaptık ve otomobilin çok daha çekici bir hale gelmesine birlikte karar verdik. İkinci sebep ise geçmişten bugüne baktığımızda çok ciddi, büyük bir adım var. Bütün otomobillerde gördüğünüz bir gelişim var. Bu gelişime ayak uydurmak için, her fazda böyle bir değişiklik yapmak istiyoruz. Dediğimiz gibi, madem Renault markasıyla ilgili farklı, yeni bir sayfa açtık ve bir yol aldık, her jenerasyonda yani her fazda, otomobilin her değişikliğinde bunu göstermek ve adımı ileriye taşımak istiyoruz. Bakıyoruz ki yeni faz, iyi bir başarı sağlıyor. Ardından gelecek fazın da onun yakaladığı başarıyı yakalaması için bir değişikliği hak ettiğini düşünüyoruz. “

OTODERGİ: “Beş yıl önceki imaj düşüklüğü kasaları mı bağlıyor? “

ACKER: “Tasarım, birçok unsurun bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Ama gerçekten bence bir otomobilin tasarımı öncelikle çok büyük bir rol oynuyor. Satın alma sebeplerine baktığımızda çoğunlukla birinci neden tasarım, dizayndır. Tabii ki tek sebep değil, bunun yanı sıra müşteri memnuniyeti, sadakat ve fiyat gibi unsurlar da devreye giriyor. Fransa’da o zaman Renault markası, satın alma sebeplerinde tasarımın üçüncü sıraya düştüğü bir yerdeydi. Yani bu da gösteriyordu ki insanlar, tasarım için değil birincisi fiyat için ya da sadakatten dolayı Renault’u seçiyorlardı. Clio ile Captur’un dizaynı ya da tasarımı ortaya çıktıktan sonra ve araçlar piyasaya sunulduktan sonra yıl yıl tasarımın yükseldiğini gördük. 2014’e geldiğimizde yapılan araştırmalarda tasarım birinci sıraya yerleşmiş oldu.”

OTODERGİ: “Tasarımın fazları nelerdir? Mesela yeni Megane tasarımı ne zaman tamamlandı, noktalandı, bitti?  Beş yıl sonra piyasaya çıkacak olan bir modelin tasarımı nasıl öngörülüyor? Teknoloji ve dijital ortam sürekli değişiyor, ki bugün Megane’de olduğu gibi ortada dijital bir ekran var. Tasarımla teknolojiyi nasıl ayak uydurtuyorlar?”

ACKER : “Çok iyi bir soru bu… Aşağı yukarı bir otomobilin ortaya çıkma süreci 4 yıl. Bir yıl araştırmalar sürüyor. Grafik çalışmalar, sosyolojik eğilimler çalışılıyor. Ardından hangi bölgelere göre, güvenlik vs. çalışılıyor. Müşterilerimizin sonraki aşamalardaki ihtiyaçları neden olacak gelecekte… Ondan sonra bir kılavuz, el kitabı çıkartılıyor önümüze. Ama bu her anlamda, yani teknolojik anlamda da, mühendislik anlamında da önümüzde bir kılavuz oluyor. Bir sene boyunca da çizim çalışmaları yapılıyor. Ortaya 15-20 taslak çalışma çıkıyor. En sonunda da birine karar veriliyor. Bu çalışmalar esnasında otomobil, gitgide daha gerçek haline dönüşüyor. 2 yıl da sanayileşme süreci yani üretim aşamasındaki süreçler alıyor. Yani bu dışarıda gördüğünüz otomobil 2-2.5 yıllık bir otomobil aslında. Mesela bir örnek vereyim size: 2009 yılında Clio’yu yaptığımızda 7 inçlik ekranında insanlar uğraşıyorlardı, neden yapamıyoruz, neden ekranda kaydıramıyorum diye. Çünkü o zaman bu teknoloji yoktu. Bir örnek de Espace’den. Iphone için, telefonun sığabileceği büyüklükte bir yer yaptım. Ama bu Iphone yoktu o zamanlar. 5’e göre tasarladım, şimdi bu telefonum sığmıyor Espace’ye. Çok zor bir şey bu, teknolojiyi yakalamak. Teknolojiyi yakalamak için elimizden geleni yapıyoruz, ama her zaman mümkün olmuyor maalesef. Şunu da söyleyebilirim; gurur duyduğum bir şey bu: Espace’de, Talisman’da ve ayrıca Megane’de şu anda bulunan ekranlarda hem kaydırma yapabiliyorsunuz hem de büyütebiliyorsunuz. Biz bunu yaptık, diğer rakiplerin hiçbirinde bu yok.”