Geçtiğimiz haftadan itibaren peşpeşe “reklam ödülleri” haberleri gelince televizyondaki otomobil reklamlarını daha “alıcı” gözüyle izledim. Ödüllerin neredeyse hemen hemen hepsini alan Renault ve Dacia reklamlarının sosyal medyadaki yansımalarını da inceledim. En büyük tartışma Renault Megane’ın “Beklenmedik Ol”da yaşanmış… “Aldatan erkek” teması işleniyor diye. Mutlaka izlemişsinidir; Filmde otomobilin özellikleri esprili bir şekilde anlatıyor. Publicis İstanbul tarafından hazırlanan film, bir çiftin otomobilde geçen sıradan bir anına odaklanıyor. Film; hepimizin her an yaşadığı sorunlardan biriyle başlıyor: Cep telefonunu kaybetmek! Kadın, telefonunu bir türlü arayıp bulamayınca sevgilisinden kendisini çaldırmasını rica ediyor. Adam da gülümseyerek aracın özelliklerinden biri olan “sesli komut sistemi” üzerinden “Sevgilim’i ara” komutunu veriyor. Ancak o da ne? Sevgilim ismiyle kaydedilmiş numara çalıyor fakat o sırada telefonunu zaten bulmuş olan kadının yani “sevgilinin” telefonunda bir arama yok. Kısaca otomobilin özellikleri hikayeye yedirilmiş. Özünde gülümseten ve içinde “espri” barındıran bence başarılı bir reklam filmi olmuş. Sosyal medyada beğenen de çok, aldatmayı vurguladığı için eleştiren de… Hatta filmin senaryosuna katkıda bulunanlar da var! Örneğin biri şunu yazmış:  “Yine aynı tema üzerinden çok ufak bir değişiklikle amaca ulaşabilinirdi.Kadın yine aynı şekilde kendisi aramasını söyler. Adam 'aşkımı ara' der.Arama yapılır, kadın çalmayan kendi telefonunu gösterir. Ama çalan telefon cevap verir: '”Efendim oğluşum'… Türkiye’deki tartışmalar bir tarafa yıllar önce Hollanda’da da Renault reklamlarında daha büyük bir polemik yaşanmıştı. Renault, Hollanda'da yeni ürününü tanıtmak için seçtiği yöntem bir “skandal”a dönüşünce özür dilemek zorunda kalmıştı. Şirket, Twingo'nun yeni serisinin reklamını yapmak için kendi sisteminde kayıtlı 30 bin isme mektup gönderdi. El yazısıyla yazılmış ve üzerinde “şirketin adının geçmediği” mektuplar, "Merhaba sevgilim" diye başlıyor ve "Senin bir Twingo araban var, değil mi? Yenisinin çıktığını görünce hemen aklıma sen geldin" diye devam ediyor. Uzun uzun daha önce gidilen tatillerden söz eden mektup, "Sevgilim bir daha ne zaman görüşeceğiz? Seni çok özledim. En kısa zamanda konuşalım. Sevgiyle, M." diye son buluyordu. Sonrası malum… İşte bu da Avrupalı bir reklam. Anlayacağınız bizim “aldatma” temalı esprili reklamımızın yanında Hollanda’nın reklamı tartışılmaz bile…    

Ama ne olursa olsun sonuç şunu gösteriyor ki, başta Renault’nun bu reklamı başta olmak üzere Dacia Duster reklamları da aldığı ödüllerle adından söz ettiriyor. 

Bu arada benim “görsel olarak” beğendiğim; ama genel olarak beğenilmeyen bir reklam var. Ford Truks F Max Kamyon reklamı. Eleştiriler genel de “bir kamyonun içinin geniş olduğunu anlatmak için bu kadar saçmalamak mı gerekiyor” diye başlıyor “bir kamyon reklamının bu kadar çok Tv’lerde gösterilmesinin anlamsızlığı”nda yoğunlaşıyor. Büyük bir prodüksiyon, büyük bir bütçe ve emekle yapıldığı belli. Ama o kadar çok beğenilmemesi ve eleştirilmesi de verilen emekler adına üzücü.  Genel olarak dizilerin arasına verilen “band reklamların” yanında bu tür büyük prodüksiyon reklamların “şu dönemde” ekrana gelmesi sektörün canlanması adına beğeniyi ve alkışı hak ediyor. Hele ki içinde bulunduğunuz ekonomik şartlarda bir şeyler yapmak isteyenlerin hevesinin kırılmaması lazım. Bence en değerli reklam şu dönemdeki reklamdır… Bizde bir klişe vardır; reklamın iyisi kötüsü olmaz diye. Bence çok yanlış düşünce. Çünkü iyi reklam iyi reklamdır; kötüsü de kötü…