acelik @ otomobilgazetesi.com

Tüketiciler önce cüzdanlarına sonra da karakterlerine uygun araç alırlar. Kullandığımız araç aslında bizim karekterimizi de yansıtır. Tabi en başta belirttiğim “cüzdan unsuru” izin verdiği ölçüde. Ben yıllardır yaptığım bu işten dolayı bu iki unsuru gözlemlerim. Yani araç ve sahibi arasında bir karekter başlantısı bulmaya çalışırım. Uzun bir araçtan inen kısa boylu bir adam, yüksek bir araca binmeye çalışan bir kadın dikkatimi çeker. Hızı, gösterişi, varlığı, zenginliği, görgüsüzlüğü, doymuşluğu, hazmedilmişliği “istisnalar dışında” araca ve içinden inene bakınca anlarsınız hemen. Araç ve kullanıcı arasındaki bu ilişkiye bir de o aracı satan yönetici gözünden bakalım isterseniz. Aracı pazarlayan-satan yöneticinin karakteri ile otomobil arasında da yakın bir bağ var bence. Yöneticinin karakteri; aracın pazarlama, reklam ve satış stratejisini oluşturuyor. 20 yıllık otomobil gazeteciliği tecrübemle gördüğüm bu ilişki bazı özel durumlarda beni yanıtsa da genel olarak doğruyu gözlemlediğimi söylemeliyim. Bir markayı yoktan var edenlerle, var olan potansiyeli yerle bir eden veya kullanamayan yöneticiler geçti bu kervandan. Bir çok başarı öyküsü var tanık olduğum. Örneğin Nissan’ı orta hallerden alan ve üstüste yıllarca 20 bin barajını aşma başarısını gösteren İlkim Sancaktaroğlu, büyük kan kaybeden Toyota’nın başına geçer geçmez farklılığını gösteren Ali Haydar Bozkurt, var mı yok mu tartışılacak haldeyken ciddi satış rakamlarıyla dev markaları arkasında bırakan Skoda ve Tolga Senyücel, sessiz sakin işini yapan VW markası ve Vedat Uygun ilk aklıma gelen marka ve yöneticileri… Tabii bir dönem iyi olup da daha sonra ürün ve yönetici karakteriyle kan kaybeden markalar da var. Bir zamanlar pazarı kasıp kavuran Honda, yıllar içinde büyük kan kaybına uğradı. Sürekli değişen yöneticilerin bu işte payı büyük. Yıllardır “olması gerektiği yerde değil” sohbetleri yaptığımız Alfa Romeo markası da bu kategoride yeralıyor.  Özellikle son 3 yıldır başarısız bir grafik çizerek bin adetin bile altında satıyor. Üstelik marka olarak “efsane” olarak anılsa da! Alfa Romeo’nun bu başarısızlık öyküsüne önümüzdeki haftalarda daha ayrıntılı rakamlarla yer vereceğiz. Ama yönetici profiliyle bağlantılı olduğuna inanıyorum. Yıllardır hemen hemen tüm rakiplerinin arkasından gelmesinin bir açıklaması olması lazım. Keza, bu anlamda yönetici profiliyle değişime uğrayan markalardan; Suzuki, Peugeot, Volvo ve Mazda’nın da performanslarına yıl sonu itibariyle rakam ve yönetici analizleriyle dokunacağız…  

BU KÖŞE YAZISI YENİ BİRLİK GAZETESİ OTOMOTİV SAYFASINDAN ALINMIŞTIR.