“Tofaş şapkadan tavşan çıkartacak,  “çok iyi şeyler olacak”, “birleşme gerçekleşiyor” diyerek aylardır spekülasyon yapanlar, geçen hafta “Rekabet Kurumu, Stellantis'in Tofaş'ın bünyesine geçmesine izin vermedi; "Taahhütler yeterli değil" haberini Otomobil Gazetesi’nden okumak durumunda kaldılar… Evet, bu Türk tarihinin en uzun süren Rekabet Kurumu açıklaması oldu. Geçmişe dönersek. 2023 yılının Mart ayında  Tofaş'ın Stellantis Grubu'nun Türkiye'deki tüm haklarını aldığı ortaya çıkmıştı. Ancak Aralık 2023'te Rekabet Kurulu, bu birleşmeyi nihai incelemeye aldı ve süreç uzamıştı. Rekabet Kurulu uzun süren incelemede ara kararını açıkladı ve satın alıma onay vermedi. Kurul gerekçe olarak verilen taahhütlerin yetersizliğini gösterdi. Anlaşma kapsamında Tofaş, Stellantis'e 400 milyon euro peşin ödemeye yapacaktı ve sekiz yıl boyunca kardan pay verecekti. Böylece yapılan ödeme miktarının 1 milyar euroyu bulacağı öngörülüyordu. Bunun karşılığında Stellantis Grubu, Türkiye'deki Tofaş fabrikasında dört marka için yeni bir ticari araç modeli üretecekti. Tofaş, Rekabet Kurulu'nun kararının ardından bunun bir ara karar olduğunu ve sürecin devam edeceğini açıkladı. Tofaş, halka açık bir şirket olduğundan ve hisseleri bu haberlerle inip çıktığından ardında binlerce mağdur yatırımcı bırakabilir. Bu nedenle doğal olarak KAP’a yaptığı açıklamada “Süreç devam ediyor” dese de ne kadar inandırıcı oldu bilinmez. Ama ortada da şöyle bir gerçek var. Tofaş’ın bu satın alması gerçekleşirse; Ford Otosan'ı da hesaba kattığınız zaman  Koç Grubu ticari araçlarda yüzde 75'in üzerinde,  otomobillerde de yüzde 40'ın üzerinde pazar payına ulaşıyor. Bu rakamlara bakarak bunda “haksız rekabet yok”  denilebilinir mi?  Şimdi tabi akla gelen en basit soru da şu.  Tofaş bünyesinde, 2025'ten itibaren dört marka için (Peugeot, Citroen, Fiat, Opel) K10 kodlu bir hafif ticari araç üretilmesi. Tofaş bilindiği gibi Doblo üretimini geçen sene İspanya'ya kaydırmış ve  Fiorino üretiminin bu sene noktalayacağını açıklamıştı. Bursa fabrikasındaki bu üretim açığı neyle ve nasıl doldurulacak merak konusu. Bu anlaşma kapsamında Stellantis ticari araç üretimini Tofaş’a verecek mi? Tofaş şu anda 500 bin adetlik kapasitesi olan fabrikada sadece Egea üretiyor. Yani fabrika zararına çalışıyor… Rekabet Kurumu’nun kararı sonrası neler yaşanacak henüz kimse bir şey kestiremiyor.
*
 Fiat’ın 600 basın lansmanı içinize sindi mi?
 
Geçen hafta uzun bir aradan sonra Fiat, İstanbul’da elektrikli ve hibrit modeli 600’ün basın lansmanı yaptı. Kimler katıldı bilmiyorum. Ancak markanın da PR ajansının da bunca yıldır iletişimsizliğine rağmen, otomotiv gazetecilerine değer vermemesine rağmen “lansman lansmandır” diyerek giden koştur koştur meslektaşlarımı da kutluyorum. Oyder’in geçen haftaki toplantısında karşılaştığım Marka Müdürü Altan Aytaç’a da bu duygu ve düşüncelerimi paylaştım. Benim içim rahat. Şimdi Tofaş İletişim Departmanına ve PR şirketi yöneticilerine soruyorum; “Türkiye’de sıkça lansman yapan en yakın rakiplerinizden Renault ve Dacia Kurumsal İletişim Departmanı’nın yaptığı lansmanları hiç gördünüz mü? Toyota, Lexus, BYD markalarının lansmanlarıyla sık sık basın ağırlayan Message İletişimin lansmanlarının yansımalarına baktınız mı? Ya da yine; özel haberleri,  toplantıları ve lansmanlarıyla otomotiv sektörünü ve medyasını domine eden Canyaş İletişim’in yaptığı işleri mutlaka izliyorsunuzdur… Şimdi uzun bir aradan sonra basın ağırladığınız 600 lansmanına bir bakın… Yaptıklarınız, yansımalarınız, gelen ve gelmeyen konuklarınızla sizin içinize sindi mi? 
*
Reels, Story uçar gazetecilik kalır…    
 
Evet, geleneksel medya bitti bitiyor… Gazeteler, dergiler belki de son yıllarını yaşıyor. Yerini de sosyal medyaya bırakıyor. Ancak asıl olan bir şey var. O da; gazetecilik…  Sosyal medya paylaşımcılarına bir sözüm yok. Otomotiv gazetecisiyim diyerek basın bülteninden başka haber yapmayan, yorum, eleştiri yapmayan arkadaşlara sözüm. Kapalı kapılar ardında dedikodu kıvamında konuşacağınıza keşke mecralarınızda bu eleştirilerinizi yazsanız… Biraz gazetecilik yapsanız… Ancak yazarlarsa, lansman davetlerine, test otomobillerine, ilanlara   ambargo gelir korkuları onları basın bültenlerine mahkum ediyor ne yazık ki…
Diyeceğim o ki, sosyal medya alsın yürüsün gitsin, doğru düzgün gazetecilik yapılırsa, özel haber üretmeye devam edilirse, özgün işler, güzel, yerinde, yorum ve tespitler yapılırsa “bizi artık davet etmiyorlar. Yok sayıyorlar” ezikliğinden de kurtulur insan. Üzerine ölü toprağı serpilmiş “miskinler tekkesi” gibi oturduğu yerden ayda bir bülten haber yapanların dışlanmasından daha doğal ne olabilir ki?.. Neyse ki; marka yöneticileri ve PR şirketleri çok “yoğunlar” da “Kim haber yapıyor kim haber yapmıyor” ayırt edemiyorlar. Yine, çok çalışanla, hiç çalışmayı aynı kefede tartıyorlar…