·      Türkiye’de 50 yıldır üretim yapan markalara baktığımızda, hiçbirinde tam elektrikliyle ilgili hiçbir ekstra yatırım görünmüyor. Türkiye pazarında mı bir sorun var acaba? Sizin ya da başka markaların fabrikalarında tam elektrikliyle ilgili hiçbir şey yok. Hyundai’de bile yok. Toyota’da zaten yok. Plug-in hibrit var.
 
Bunun farkındayım ama bir kere Avrupa’da hedef 2035. Daha bir döngümüz var. Dolayısıyla ben hep şunu söylüyorum, elektrikli bizim için bir tercih değil bir zorunluluk. Bizim yapmama diye bir lüksümüz olabilir mi? Yapmazsak zaten dışarda olacağız.
 
·      Biz yapmak istiyoruz da sanki onlar bize vermek istemiyor gibi hissediyorum ben.
 
Öyle bir şey yok. Biz hepimiz hazırız. Hep bunu söylüyorum bu toplantılarda, full elektirkli üretimi hibrit üretimine göre çok daha basit. Bir üretim üssü olarak elektrikli üretmek konusunda hiçbir zayıflığımız yok. Bizim fabrikalarımızın hepsi çok yeni, çok modern. Avrupa’da belli bir kapasite açığa çıkacak, o risk. Bugün Avrupa’nın üretimi 10 yıl sonra aynı miktarda olacak mı? Olmayacak büyük ihtimalle. Ne kadar risk var, yüzde 10 mı gidecek? 2 milyonluk bir açık mı ortaya çıkacak. O Türkiye için bir risk. Ama Türkiye’nin artısı ne. Bugün Türkiye çok rekabetçi hala. Biz otomotiv sanayi olarak kur üzerinden de rekabetçilik çalışması yapmak istemiyoruz. Biz verimlilik üzerinden rekabetçilik çalışması yapıyoruz. Yani bugün otomotiv sanayinde dünyadaki en rekabetçi ülkelerden bir tanesiyiz. Yani benim gördüğüm kadarıyla bizim asıl riskimiz, Avrupa’daki bu arz konusu. Avrupa’da üretim ve kapasite fazlası ortaya çıkacak. O Türkiye için risk olabilir. Ama onda da, bizim elimizde çok önemli bir silah var, biz rekabetçiyiz. Sonuçta Avrupa da daha yakın coğrafyada daha rekabetçi üretim merkezleri arıyor. Bugün Avrupa’da en başka gelen trendlerin bir tanesi o, yüksek maliyetli ülkelerden düşük maliyetli ülkelere geçiş. O yüzden, toplantının başında da söyledim, küresel anlamda bir sürü risk varken aslında pozitiflikler de var. Çünkü biz ona cevap verebilecek donanımdayız. Bu 50 senelik tecrübeler burada devreye girecek. Sonuçta bizim iyi bir parkımız var hem tedarik sanayi açısından hem ana sanayi açısından. Bütün bu oyuncular çok iyi seviyedeler. Şimdi bizim zamanımız başlıyor. Çünkü biz Avrupa’ya yakın, rekabetçi bir ülke konumundayız. Yani bizim rakip ülkelerimiz belki nakit teşvikler vererek işleri çektiler Fas gibi Romanya gibi Macaristan gibi ama ülke rekabetçiliğine geldiği zaman konu, biz rekabetçiyiz. Bu şey gibi, Ar-Ge işinde de aynı. Şimdi herkes Ar-Ge’ciyim diyor ama bir Cad/cam yapanlar var bir de Ar-Ge’ciler var. Üretim de öyle. Bir katma değersiz üretimler var bir de daha katma değerli üretimler var. Türkiye’de gelişmiş bir mühendislik kapasitesi var. Bence bunların hiç birisi yönetilemeyecek konular değil. Kimsenin de burada o açıdan da bir endişesi olmaması lazım. Bunların hepsini zamanı geldiği zaman göreceğiz, patır patır elektrikli yatırımları çıkacak ortaya.  2035, zaten tarihler masada duruyor. 3 sene geriye gel, 2032.