Elektrkli Dacia Spring Türkiye’de “şehir otomobili” olarak lans edildi. Bundaki en büyük etken karma menzilinin 220, şehir içi menzilinin de 300 km civarında olmasıydı. Biz bu menzillerdeki bir elektrikli otomobille İstanbul’dan yola çıkıp Şereflikoçhisar mevkiindeki Tuz Gölü’ne gitmeyi planladık. Tuz Gölünde yapılan “Tuz Gölü Maratonu”nu elektrikli Dacia Spring ile takip etmeye karar verdik. Test editörümüz aynı zamanda sporcu olduğu için o da 10 kilometre yarışına katılmaya karar verdi. Böylece 2 kişi İstanbul’dan yola çıkıp  Tuz Gölü mevkiindeki Şereflikoçhisar’a gidip yarışıp gelecektik. İstanbul Şereflikoçhisar harita üzerinde 600 km gözüküyor ama menzili 220 km olan otomobille yola çıktığınızda hesap öyle işlemiyor. Şehirlerarası yolda bu menzil 150 km’ye kadar düşüyor. Yani 150 km yapınca bir şarj istasyonu bulmamız çok önemliydi.  Elimizde ZES ve E-Şarj’ın 2 kartı buluyordu. Bu anlamda işimiz daha kolay olacaktı. İstanbul’dan yüzde yüzde batarya ile yola çıktık. İlk durağımız Bolu Highway Outlet oldu. Hemen hemen tüm şarj istasyonlarının bulunduğu Bolu Highway’de hem mola verdik hem de aracı hızlı şarja bıraktık. 2 saatlik bir sürede yüzde yüzlük şarja ulaşmıştık. Bolu’dan sonra Ankara istikametine gideceğimizden bundan sonrası çok önemliydi. Şimdi hem ZES hem de E-Şarj istasyonlarının güzergahımızda nerelerde olduğunun iyi bir planlamasını yapmaktı işimiz. Bu arada size önemli bir bilgi verelim. Şarj@TR uygulamasını indirirseniz güzergahınızdaki tüm şarj istasyonlarını görebiliyorsunuz. Şarj ünitelerinin özelliklerini müsaitlik durumlarını da oradan görmeniz mümkün. Bu arada ZES ve E-Şarj yetkililerini de 24 saat arayabiliyorsunuz. Hemen çok acil bir şekilde sorunlarınıza çözüm buluyorlar. Bazen soketlerde ve şarj kablolarında sorun olabiliyor. Dışarıdan müdahale ile çözüm odaklı çalışıyorlar. Bu anlamda hiçbir sıkıntı yaşamadık. Aracı kullanırken ECO moduna almak menzili ciddi şekilde olumlu etkiliyor. Genelde ECO modunda gitsek de, normal modda da performansımız hiç fena değildi.  Daha sonra önce Bolu Ankara, daha sonra Ankara Şereflikoçhisar yolları üzerinde şarj istasyonlarına uğradık. Şereflikoçhisar’da kalacağımız otelde ZES şarj olması içimiz çok rahatlattı. Ankara-Şereflikoçhisar güzergahında E5 üzerinde  şarj ettikten sonra 220 km menzilimizle  çıktığımız yolda 250 km sonra otelimizde olacaktık. İşte bu aradaki 30 km’yi ECO modunda giderek elde ettiğimiz dezenerasyon ile kapattık. Oteli gördüğümüzde menzilimiz sıfırdı ve o halde şarj ünitesinin önüne geldiğimizde derin bir nefes aldık. Sabah çıktığımız yolculukta 3 şarjla akşam hedefe ulaşmıştık. Bir-iki şarj istasyonunda yaşadığımız olumsuzluklar zamanı uzatan faktörlerin başında geldi. Uygulamada çalışıyor gözüken ünitenin devre dışı kalmış olduğunu görmek işimizi zorlaştırdı. Ama yine de iyi bir planlama ile daha doğrusu “şarj mühendisliği” ile çok güzel bir deneyim yaşadık. Yol boyu bizi diri tutan bir menzil konusu vardı. Bazen klimayı kapatıyor, bazen ECO moduyla geri şarjı sağlıyor, bazen basıyor, bazen de sağ şeritten giderek yolun keyfini çıkartıyorduk.
Gece şarja bıraktığımız aracımız yine yüzde yüz dolu bir şekilde güne hazırdı. Şimdi Şereflikochisar’dan yola çıkıp, yarış alanına gidecektik. Orada Dacia Spring’i yarış ortamında çekimlerini yapacaktık. Vr tabi Alptekin Işıkalp’in 10 km’lik maratondan gelmesini bekleyecektik. Şunu söyleyebilirim ki, yarış alanında herkes Dacia Spring’i sordu. İstanbul’dan buraya gelmemize de inanamadılar. Çünkü genel kanı Spring’in şehir içi otomobili olmasıydı… Neyse bu yolculukla bunu da kırmış olduk. Belki de Dacia Spring ile bu kadar uzun yola çıkan ilk kullanıcılardan biri bizdik! Alptekin Işıkalp 10 km’yi yaklaşık 1 saattte koştu geldi. Öğleden önce yola çıkmaya karar vermiştik. Ama Tuz Gölü’ne gelince Tuz Gölü’nde yürümeden ve tuz ağırlıklı alış veriş yapmadan olmazdı. Yolumuzun üzerindeki turistik yerleri gezerek tuz alarak İstanbul’a doğru yola çıktık. Geliş yolculuğumuzdan tecrübeli olduğumuzdan dönüş yolculuğunda daha planlı hareket etmeye başladık. En az şarj ünitesine uğrayarak en fazla verim alabileceğimiz ve İstanbul’a daha hızlı gideceğimiz yol ve şarj planlamasını yaptık. İlk durağımız Ankara’daki bir oteldeki hızlı şarj ünitesi oldu. Ankara’da öğlen yemeğimizi yerken aracımızı doldurduk. Şarjımız 230 km gösteriyodu. Ankara Bolu arasında dikkatli kullanımla Bolu Highway’e gitmekti amacımız. ECO modunu bilinçli kullanarak kilometrelerce yol gittik ve şarjımız azalmıyor sürekli artıyordu.  Alpekin Işıkalp’in pilotajlığında benim şarj planlamamla çok keyifli bir yolculuk macerası yaşıyorduk. Dacia Spring’in bu performansına biz de inanamıyorduk. Şehir içinde kullandığımız Spring ile 320-350 km arası menzil yapmıştık. Şehir dışı yolculukta ise akılcı ve tutumlu bir performansla 220 km’lik menzili 300 km’ye kadar çıkartmayı başarmıştık.
İstanbul-Şereflikoçhisar-Ankara-İstanbul yolcuğumuzda 2 bin km’yi aşan 2.200 km’leri bulan bir yolculuk yaptık. Yolda kalmadan, elektriksizlik yaşamadan keyifli bir yolculuktu.   Şehir içi için öngörülen öyle pazarlanan Dacia Spring ile bu kadar uzun yol yapmanın keyfi anlatılmaz ancak yaşanır.  Biz de doya doya yaşadık.