Renault Duster üzerine bir analiz…
 
Otomotiv sektör tarihimizde hiç olmayan bir şey oldu! Bir marka, bir başka markanın en iddialı modelini, kendi markası adında üretmeye başladı… Kulağa yabancı gelse de kapitalist dünyada olmaz olmaz diyerek konuya girelim… Renault Grup çatısı altında bulunan, Romanya menşeli Dacia’nın en çok satılan SUV modeli Duster, geçen hafta yapılan olağanüstü bir lansmanla artık “Renault Duster” olarak Türkiye’de üretileceğini açıkladı. Evet Renault Duster Türkiye’deki Oyak Fabrika’larında üretilecek ve satışa sunulacak. Neresinden bakarsanız bakın “devrim” niteliğinde radikal bir karar…
Peki şimdi ne olacak? Mayıs ayında Renault Duster ön siparişle satışa çıkacak. Her kes şu anda fiyatını merak ediyor doğal olarak. Duster, Dacia markasıyla satışa çıkarken “en ulaşılabilir SUV” olarak en çok satan modellerin başında geliyordu. Yani Dacia’nın bir nevi amiral gemisiydi… Şimdi Renault’nun amiral gemisi olma ihtimali var mı?  İşte bu ve buna benzer soruların yanıtlarını birkaç aya hep birlikte göreceğiz. Dacia’nın “ucuz” (ekonomik olarak) algısından çıkıp Renault’nun kaliteli algısına geçebilecek mi? Biz bu soruları soruyoruz haklı olarak. Ancak Renault ve Dacia’nın karar verici üst düzey yetkilileri bu ve bunlara benzer yüzlerce sorunun yanıtını vermişler ki böyle bir zarı Türkiye’de atmaya karar vermişler. Şimdi zar atıldı. Otomobilin ortaya çıkmasıya; fiyatının belirlenmesiye Renault profilinin kararını da göreceğiz… Dacia Duster müşterisi ile kendisini nasıl kıyaslayacak. Ya da; diğer Renault SUV modellerinin müşterisiyle kendisi arasında bir fark olduğunu düşünecek mi? Soranlara Duster mı aldım diyecek yoksa  Renault Duster mı aldım diyecek? Çok klasik bir tanımlama ama tam da bu örneği anlatıyor; Yaşayıp göreeceğiz…
 
Statik lansmanı buysa dinamik olanı merak ediyorum
 
Adı “statik” ama; içeriği hiç de statik olmadığı gibi, olağanüstü hareketli olan basın lansmanı gerçekleştirildi…  Yeni Renault Duster’ın tanıtımı, “Türkiye’nin Duster’ı Yeni Renault Duster” mottosuyla dünyada ilk kez geçen ay İstanbul’da gerçekleştirildi. Renault Duster’ın ilk basın  lansmanı “doğanın yeni kanunu” sloganına uygun bir şekilde İstanbul’un göbeğindeki Beykoz Ormanı’nda yapıldı. Mesire yeri olarak adlandırılan geniş bir alanın kiralanmasıyla oluşturulan ortamda; basınla ilk buluşması olarak adlandırılan “statik tanımla” davetlilerle buluştu. Genelde bir otelin ön veya arka bahçesinde yapılmasına alışkın olduğumuz statik lansmanlardan sonra bu pek de statik olmayan bu toplantı öncesinde ormanda, balta, ok atmak, dağ bisikletine binmek, zipline ile dolaşmak veya drone kullanımı tecrübesi yaşamak gibi deneyimler otomobilin yeni ruhuna çok uygun düşünülmüştü.
Renault ve Dacia markalarının İletişim Direktörü olan Özlem Kılıçkaya’nın göreve gelmesiyle birlikte 2-3 yıldır otomotiv sektöründeki lansman kültürü de değişti. Yapılmamış mekanlarda pek de yapılmamış bir şekilde gerçekleştirilen lansmanlar, o zamandan bu zamana Türkiye ve yurt dışında hemen hemen bütün ödülleri topluyor. İşte Renault Duster tanıtımının ilk ayağı bu büyüleyici atmosterde gerçekleşti. Şimdi gözler Haziran veya Temmuz ayında gerçekleştirilecek olan asıl dinamik lansmanda… Renault Duster’ın akıbeti gibi onu da yaşayıp göreceğiz…
 
*
 
Lexus LBX İstanbul’un göbeğinde ortaya çıktı…
 
Geçen ay bir başka tanıtım da doğada değil İstanbul’un göbeğinde gerçekleştirdi.  Çünkü Lexus LBX bir şehir otomobili olarak lanse edilirken mekan olarak da şehrin tam gibeği tercih edilmiş. Beşiktaş Akaretlerde 4 katlı bir binada birbirinden renkli deneyimlerin yaşandığı odalarda davetlilere güzel sürprizler hazırlanmış. Her detayı için özen gösterilmiş çok çalışılmış. Lexus’un Premium algısına yakışan bir kalitede hazırlanan bir lansmana tanıklık ettik. 
 
*
 
Renault Duster ile doğada ormanın ortasında orman etkinlikleri ve ambiyansıyla biraraya gelmişken, Lexus LBX ile de şehrin göbeğinde yapay zekadan operaya kadar şehirli unsurlarla biraya geldik.

Her iki lansmanda da bizlere hoş bir deneyim yaşatarak araçlarını tanıtma yolunu seçen, emek veren, özen gösteren herkese sonsuz teşekkürler…